top of page

Merkez Bankası 250 Baz Puan İndirdi: Piyasalarda Dalgalanma Başladı

  • Erhan Erdemir
  • 6 Mar
  • 2 dakikada okunur


Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), beklentiler doğrultusunda 250 baz puanlık faiz indirimi yaptı. Bu karar, enflasyonun hâlâ yüksek seyrettiği bir ortamda alınması nedeniyle piyasalarda sert tepkilere neden oldu.

 

Kararın hemen ardından döviz kurları yukarı yönlü hareketlenirken, dolar/TL ve euro/TL’de hızlı yükselişler gözlemlendi. Borsa İstanbul ise ilk etapta olumlu tepki verse de, yabancı yatırımcıların çıkışı ve risk priminin artmasıyla dalgalı bir seyir izlemeye başladı.

 

Hükümetin büyümeyi destekleme adına düşük faiz politikasını sürdürme isteği, enflasyonist baskıları daha da artırabilir. Piyasa analistleri, önümüzdeki aylarda TL’nin değer kaybının hızlanabileceğini ve bunun doğrudan tüketici fiyatlarına yansıyacağını belirtiyor. Özetle, faiz indirimi kısa vadeli bir canlanma sağlasa da uzun vadede ekonominin temellerini daha da zayıflatabilir.

 

Muhalefet Ekonomi Üzerinden Yükleniyor: Seçim Süreci Sertleşiyor

 

Muhalefet partileri, TCMB’nin faiz indirimi sonrası sert açıklamalar yaparak iktidarı ekonomi yönetimi konusunda köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Özellikle CHP ve diğer muhalefet partileri, faiz indirimlerinin halkın cebindeki yangını büyüttüğünü, enflasyonu düşürmek yerine artırdığını vurguluyor.

 

Muhalefetin en büyük eleştirisi, iktidarın “suni büyüme” stratejisini sürdürmesi ve ekonomik gerçeklerden uzak bir politika izlemesi üzerine yoğunlaşıyor. Ancak burada muhalefetin kendisine de şu sorular yöneltiliyor: Alternatif ekonomi programınız ne? Seçmene nasıl bir çıkış yolu sunuyorsunuz?

 

Seçimlere az bir süre kala, ekonomik krizin seçim sonuçlarını nasıl etkileyeceği merak konusu. Eğer muhalefet ekonomi üzerinden güçlü ve uygulanabilir bir strateji oluşturamazsa, halkın iktidara olan tepkisi sandıkta yeterince güçlü bir değişim yaratmayabilir.

 

Trump, NATO’yu Sarsmaya Devam Ediyor: Türkiye İçin Yeni Riskler

 

ABD Başkanı Donald Trump’ın NATO konusundaki agresif açıklamaları, Avrupa’da ve Türkiye’de büyük bir endişeye yol açtı. Trump, ABD’nin NATO’ya sağladığı finansal desteği azaltacağını ve Avrupa ülkelerinin daha fazla sorumluluk alması gerektiğini belirtti.

 

Bu açıklamalar, özellikle Ukrayna-Rusya savaşının sürdüğü bir ortamda NATO’nun geleceği açısından kritik. Türkiye için ise yeni riskler kapıda. Ankara’nın NATO içindeki konumu ve ABD ile olan savunma işbirliği, Trump’ın politikalarından doğrudan etkilenebilir.

 

Özellikle S-400 krizi ve F-16 savaş uçakları konusunda Washington ile yaşanan gerilimlerin, Trump’ın ikinci dönemiyle nasıl bir seyir izleyeceği belirsizliğini koruyor. Türkiye, ABD ile ilişkilerde yeni bir diplomasi stratejisi geliştirmek zorunda kalacak.

 

Medya ve Sansür: Özgür Basın Mücadelesi Devam Ediyor

 

Halk TV ve diğer bağımsız medya kuruluşlarına yönelik baskılar azalmış gibi görünse de, Türkiye’de basın özgürlüğü hâlâ büyük bir sorun olarak duruyor. Suat Toktaş ve diğer gazetecilerin beraati önemli bir kazanım olsa da, bağımsız medyanın üzerindeki finansal ve siyasi baskılar devam ediyor.

 

Türkiye’de medya kontrolü artık sadece yargı ve sansür yoluyla değil, ekonomik ambargolar ve reklam engelleriyle de sağlanıyor. İktidar, eleştirel medyayı susturmak için doğrudan sansür yerine dolaylı yolları tercih etmeye devam ediyor.

 

Bu süreçte, bağımsız gazeteciliğin ayakta kalması halkın desteğine bağlı. Özgür medya olmazsa, halkın gerçekleri öğrenme hakkı elinden alınır.

 

Günün Sözü: Karl Marx

 

“Ekonomiyi anlamadan politikayı anlayamazsınız.”

 

Marx’ın bu sözü, bugünün Türkiye’si için oldukça anlamlı. Ekonomik kararlar yalnızca piyasaları değil, siyasetin ve toplumun gidişatını da belirliyor. Faiz kararlarından enflasyona, döviz kurundan istihdama kadar her ekonomik gelişme, doğrudan siyaseti şekillendiriyor. Türkiye’nin önündeki dönemde, ekonomide atılan adımların siyasete nasıl yansıyacağını hep birlikte göreceğiz.

Comments


bottom of page