top of page

ABD’nin Gazze’yi İlhak Etme Sistemi: Gizli Oyunlar ve Gelecekteki İsrail Planı

  • Erhan Erdemir
  • 12 Şub
  • 3 dakikada okunur

 

ABD’nin Gazze politikası, yalnızca İsrail’in güvenliğini sağlamak üzerine kurulmuş bir strateji değil, aynı zamanda bölgedeki Arap ülkeleri ve halklarının tepkisini minimize etmeye yönelik ince hesaplarla ilerleyen bir süreçtir. Açıkça görülüyor ki, Washington yönetimi, doğrudan Gazze’yi İsrail’e ilhak etme niyetini dillendirmiyor, ancak attığı her adım bu yönde bir süreci besliyor.

 

Gazze’deki insani kriz her geçen gün derinleşirken, ABD’nin İsrail’e verdiği koşulsuz destek bölgedeki dengeleri sarsıyor. Biden yönetimi, kamuoyu önünde “insani yardımların ulaştırılması” ve “sivil kayıpların önlenmesi” gibi söylemlerle durumu dengelemeye çalışsa da perde arkasında İsrail’in Gazze’yi fiili olarak kontrol altına almasını sağlayacak adımlar atılıyor.

 

İsrail’in işgal politikaları, yalnızca askeri müdahalelerle sınırlı değil; ekonomik ambargolar, altyapıyı çökertme taktikleri ve sürekli bombardımanlarla halkı göç ettirmeye zorlama stratejisi de bu sürecin bir parçası. ABD ise bölgedeki Arap ülkelerinin tepkisini çekmemek için süreci doğrudan desteklemek yerine, İsrail’in “güvenlik tedbirleri” adı altında attığı adımlara göz yumarak dolaylı bir destek sağlıyor.

 

Bunun nihai hedefi, Gazze’yi tamamen yönetilemez hale getirmek, halkı sürdürülebilir bir yaşam alanından mahrum bırakarak bölgenin demografisini değiştirmek ve zaman içinde İsrail’in ilhakına zemin hazırlamak. ABD, bu süreçte bölgedeki Arap ülkelerinin sessiz kalmasını sağlamak için ekonomik ve diplomatik baskı mekanizmalarını devreye sokuyor.

 

Ancak tarihten biliyoruz ki, baskıyla ve zorla yapılan ilhaklar hiçbir zaman kalıcı olmamıştır. Gazze halkının direnişi, bu kirli planları boşa çıkarabilir. ABD ve İsrail, bölgeyi kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmek istese de halkların iradesi eninde sonunda galip gelecektir.

 

CHP Kongresi ve İktidarın Hukuk Üzerinden Yaptığı ve Yapmak İstediği Hamleler

 

Türkiye’de siyasi mücadele artık sadece sandıkta değil, hukuk mekanizması üzerinden de yürütülüyor. İktidarın CHP kongresi sonrası geliştirdiği strateji, muhalefeti zayıflatmak ve kendi siyasi kontrol alanını genişletmek üzerine kurulu. Bu süreçte, yargının ve idari mekanizmaların kullanılması, siyasi davalar açılması ve parti içi krizleri körükleyecek hamleler dikkat çekiyor.

 

CHP’nin İçi Karıştırılmak mı İsteniyor?

Kongre sürecinde ve sonrasında yaşanan gelişmelere bakıldığında, CHP’nin kendi içinde daha büyük bir ayrışmaya sürüklendiği görülüyor. Bu noktada, iktidarın bazı medya organları ve devletin belirli organları üzerinden “iç mücadeleyi” daha da derinleştirecek hamleler yaptığına dair güçlü işaretler var. Özellikle, eski yöneticiler ve yeni yönetim arasındaki gerilim, iktidarın istediği bölünmüş muhalefet tablosuna uygun bir ortam yaratıyor.

 

Hukuk Üzerinden Siyasi Kıskaca Alma

CHP’yi zor duruma düşürmek için bazı hukuki süreçlerin devreye sokulabileceği konuşuluyor. İktidarın elinde tuttuğu yargı mekanizmaları üzerinden, belediye başkanlarına yönelik olası soruşturmalar, mali incelemeler ve siyasi yasak girişimleri gündeme gelebilir. Böylece, parti içinde istikrarsızlık yaratılabilir ve muhalefetin yerel seçim sürecinde avantajını kaybetmesi sağlanabilir.

 

Belediye Başkanları Üzerinde Baskı Kurma

CHP’nin yerel yönetimlerdeki başarısı, iktidarın uzun süredir hedefinde. Kongre sonrası, yeni yönetimin belediye başkanlarıyla uyum süreci dikkatle takip ediliyor. Eğer merkezi yönetim, belediye kaynakları üzerinde mali denetim baskısını artırırsa, bu durum muhalif yerel yönetimlerin hareket alanını daraltabilir. Aynı zamanda, yargı mekanizması kullanılarak belediye başkanlarına yönelik soruşturmalar hızlandırılabilir.

 

CHP’ye Dışarıdan Müdahale Senaryoları

Özellikle parti içi dengeleri sarsmak adına, iktidar yanlısı medya ve sosyal medya kanalları üzerinden CHP’ye yönelik algı operasyonları yürütülüyor. Partinin yönetim kadrosundaki değişimler, dış bağlantılarla ilişkilendirilerek kriminalize edilmeye çalışılabilir. Bunun yanı sıra, partiye yönelik uluslararası bağlantılar iddiası üzerinden yeni bir siyasi operasyon hazırlığı yapılabilir.

 

Sonuç olarak;Yeni Bir Hukuki ve Siyasi Mücadele Alanı

CHP, kongre sürecinden sonra yalnızca parti içi yönetim değişimiyle değil, aynı zamanda hukuk ve siyasi baskılar üzerinden de bir mücadeleyle karşı karşıya. İktidarın amacı, muhalefetin istikrarını bozarak, 2028 seçimlerine giderken bölünmüş, parçalanmış ve gücünü yitirmiş bir CHP yaratmak. Hukuk, artık yalnızca adaletin değil, siyasetin en güçlü silahlarından biri olarak kullanılmaya devam ediyor.

 

“Adalet güneş gibidir, önünü kapatamazsın.

Hakkı olan bir gün hakkını bulur.”

— Ömer Hayyam

Comments


bottom of page