top of page

“Peygamberlik Kurumu Üzerine Râzî’nin Aklî Eleştirisi”

  • Erhan Erdemir
  • 2 Nis
  • 1 dakikada okunur


 

Ebû Bekir er-Râzî, geleneksel İslam düşüncesi içinde kendi yolunu çizen bir düşünürdür. Ona göre hakikat, vahyin tekelinde değildir. Aklın kılavuzluğu, peygamberlikten daha evrensel ve daha süreklidir. İşte bu düşünce, onu zamanının büyük bir kısmından ayırır.

 

Râzî, insan aklını ilahî mesajların üstünde konumlandırmasa da, vahyin zorunlu olmadığını iddia eder. Düşüncelerini “Kitâbu’l-İlmi’l-İlâhî” ve diğer felsefî risalelerinde ortaya koymuştur. Ona göre peygamberlik, bir grubun tekelinde olması bakımından tehlikelidir. Çünkü bu durum, farklı düşünenlerin dışlanmasına ve toplumun dogmalara teslim olmasına yol açar.

 

Râzî şöyle sorar:

“Neden Tanrı, bazı insanlara özel bilgi gönderir de diğerlerini bundan mahrum eder?”

Bu soru, onun adalet ve evrensellik anlayışına dayanır. Eğer Tanrı adilse, bilgiye ulaşmak için herkese eşit olan bir yol sunmalıdır: Aklı.

 

Ona göre kutsal kitaplar, birbirleriyle çelişir. Her biri diğerini yanlışlar ve bu da insanların sürekli çatışmasına neden olur. Eğer vahiy, evrensel bir hakikatse, neden her toplumda farklı bir biçimde tezahür etmiştir? Bu sorularla Râzî, peygamberliğin tarihsel ve toplumsal bir kurum olduğunu ima eder.

 

Ancak Râzî bir “inkârcı” değildir. O, Tanrı’nın varlığını kabul eder ama hakikatin, akıl ve tecrübe yoluyla araştırılması gerektiğini savunur. Onun için felsefe, peygamberlerin yerine geçen bir rehberdir. Aydınlanma ise mucizeyle değil, sorgulamayla gelir.

 

Bugünün perspektifinden bakarsak, Râzî’nin bu yaklaşımı, dinî otoritelerin mutlaklığını sorgulayan erken bir aydınlanma hareketi gibidir. Peygamberliği inkâr etmez; fakat onu tarihsel bir bağlama yerleştirerek, insanın akıl ve irade ile yetkinleşebileceğini savunur.

 

Şu söz, onun tavrını özetler gibidir:

 

“Peygamberler geçicidir, akıl kalıcıdır. Çünkü akıl her çağda konuşur.”

Comentários


bottom of page