Düşünceli Bir Gün...
- Erhan Erdemir
- 6 Şub
- 2 dakikada okunur
Bugün Bertolt Brecht’in “Okuyan Bir İşçi Soruyor” şiirini tekrar okudum. Her okuduğumda farklı bir his bırakıyor bende. Tarihin hep kazananlar tarafından yazıldığını bilmek, geçmişin gölgelerinde kaybolan insanların emeklerini düşünmek içimi burkuyor. Şiirde geçen sorular aslında çok basit ama bir o kadar da derin. Roma’yı inşa eden işçiler kimdi? Çin Seddi’ni tamamlayanlar ne yedi? Babil’i yıkanlar kadar onu tekrar inşa edenler de kimlerdi?
Bu soruların cevapları tarih kitaplarında nadiren yer alıyor. Çünkü çoğu zaman sadece kralların, komutanların, devlet adamlarının adlarını öğreniyoruz. Oysa büyük yapıların, savaşların, medeniyetlerin ardında görünmeyen, ismi bile anılmayan binlerce insan var. Onların emeği, alın teri, yaşanmışlıkları birer istatistikten ibaret kalıyor.
Brecht’in şiiri, bana günlük hayatımızda da aynı durumun geçerli olduğunu hatırlattı. Bugün çevreme daha dikkatli baktım. Sabah işe giderken metroda oturan yorgun yüzleri, sokakta çöpleri toplayan işçiyi, markette rafları düzenleyen kasiyeri izledim. Hepsi, sistemin görünmez kahramanları gibi. Büyük yapılar kuran işçiler gibi, onlar da her gün hayatı yeniden inşa ediyorlar ama isimleri tarihe geçmeyecek.
Bu durum adaletsizliğin en derin hali değil mi? Kimileri yalnızca doğdukları yer ve aile sayesinde tarih sahnesinde büyük roller alırken, kimileri aynı sahnenin arka planında görünmeden, iz bırakmadan yok olup gidiyor. Bugün düşündüm: Tarih yalnızca yönetenlerin, komutanların, büyük adamların tarihi mi olmalı? Yoksa her taşı yerleştiren, her tarlayı süren, her evi yapanların da tarihini anlatmalı mı?
Bu şiiri okuduktan sonra aklıma bir soru daha geldi: Günümüz dünyasında da farklı mı? Modern şirketler, büyük şehirler, teknolojik devrimler… Bunların ardında da isimsiz binlerce işçi var. Brecht’in soruları hâlâ geçerli. Bugün işçilerin, emekçilerin hak ettiği değeri görüp görmediğini düşündüm. Şiir, bana tarihin yalnızca geçmişle ilgili olmadığını hatırlattı. Bugün de geleceğe nasıl bir miras bırakacağımızı belirliyoruz.
Belki de tarih kitaplarını değiştiremeyiz, ama en azından kendi bakış açımızı değiştirebiliriz. Görmezden gelinen emekleri fark etmek, onları takdir etmek bile bir başlangıç olabilir. Brecht’in sorduğu sorular bana bunu düşündürdü bugün. Belki bir gün, tarihin gerçek kahramanları da layık oldukları değeri görür… Ama bunu sağlamak için sadece düşünmek yetmez, harekete geçmek gerekir.Gezi’ye selam.
Okuyan Bir İşçi Soruyor
Bertolt Brecht
Kim yaptı yedi kapılı Tebai’yi?
Kitaplar yalnız kralların adlarını yazar.
Kayaları taşıyanlar kimlerdi?
Ve defalarca yıkılan Babil’i
Kimler yeniden inşa etti?
Hangi evlerde oturdular,
Altın parıltılı Lima’nın duvarcıları?
Büyük Çin Seddi tamamlandığında
Nereye gitti duvarcılar o gece?
Zaferli Roma’nın çok sütunu var,
Kim dikti onları?
Kimler fethetti o çok övülen Bizans’ı?
Sadece saraylarda mı yaşardı zafer kazananlar?
Genç Büyük İskender Hindistan’ı fethetti.
Tek başına mı?
Sezarlar Galyalıları yendi.
Yanlarında hiç aşçı yok muydu?
İspanyol kralı Filip ağlarken
Donanması batarken,
Ondan başka kimse ağlamadı mı?
Her on yılda bir büyük bir adam çıkıyor.
Kim ödüyor masrafını?
Nice hikâye var,
Nice soru.
Comments